”ANNE BENİ NEDEN İTTİN?”
Munzur Üniversitesi öğretim üyesi Hüseyin Çağlayan’ın yeni çıkan kitabıdır. ”Anne Beni Neden İttin?” Roman türündeki kitap küçük yaşta sürgün edilen Mehmet’in hikayesidir anlatılan.
Roman, Dersim coğrafyasına çok benzeyen Taş ülkesinde geçiyor. 1937-1980 yılları arasında geçen roman küçük yaştaki Mehmet’in hikayesini konu almaktadır. Askerler tarafından kuşatılan bir coğrafyada Mehmet’in kaderi ya ölmek ya da kayadan aşağı itilmek. Yazar Hüseyin Çağlayan ”Roman, öldürülmemesi için Mehmet’in annesi tarafından bir kayadan aşağı itilmesiyle başlayan olaylar dizini konu almaktadır. Mehmet ya kayadan aşağı itilerek kurtulacak, ya da askerler tarafından öldürülecek. Kayadan düşüp kurtulan Mehmet, yalnız başına kalıyor. 3 ay tarlalarda, köylerde kendi başına yaşıyor. Bir aile tarafından bulunup askere teslim ediliyor. Ve asker tarafından sürgüne gönderiliyor. Mehmet, cumhuriyet ve milliyetçilik kavramlarının ne olduğunu bilmeden trene biniyor. Roman, sürgünde Mehmet’in başından geçen olaylarla devam ediyor” diye anlatıyor.
BirGün gazetesi yazarı Hüseyin Aygün ise köşesinde ”İtilenlerin Yüzyılı” başlığı altında ”Anne Beni Neden İttin?” isimli kitaptan bu yüzyılın acı bir romanı olarak bahsetmektedir. Hüseyin Aygün’ün kendine has lirik bir anlatımıyla Mehmet’in sürgün hikayesinden bahsederken ”Yolda tren, vagon, ova, bina görecek, en sonunda bir köye atılacak. Önce adı Halil olacak. İyiliksever bir ailenin evlatlığı olacak, okula gidecek, büyüyecek, evlenecek. Ara sıra uykusunda ya da iki kadeh içip kederlendiğinde, ya da denize uzun uzun bakıp kendini kaybettiğinde sayıkladığı o kafile, sinekler, elini sıkı sıkı tuttuğu annesi ve tam dibini gördüğü uçurumu hiç unutmayacak. Babalar korkak olur, merak ve öğrenme duygusu evlatlara geçer. Oğul Adem, yarım yüzyıl sonra tersinden bir yolculuk yapacak. Bu acıklı hikâye, itilenlerin alın yazısıdır” diye yazar. Ayrıca Aygün aynı yazısında ”4 Mayıs, Mehmet’in yolculuğunun ve sürgünün başladığı tarihtir. Neredeyse bir yüzyıl evvel alınan bir kararla henüz beş-altı yaşındaki Mehmet o yollara düştü, oğlu başarsa da o köyüne hiç dönemedi. Onları anan pek yok. 4 Mayıs’taki sessizlik ondan der. Bari biz analım dedim hiç değilse bir gazete sayfasında.”
İşin özü ve sözün kısası Dersimlilerin 1937-38 Tertelesi dedikleri gerçek yaşanmışlıklarda yatmaktadır. Ben de bir Dersimli olarak hem annemden hem de babamdan dinlediklerimi şimdi roman olarak, hikâye olarak edebiyat dünyasına kazandırılan eserlerde okumak apayrı bir duygu, yüz yıl yakın bir zaman geçse de unutulamıyor…
Esen kalın…Memleket güzel…”Bu Memleket bizim”