GüncelYazarlar

BİZ BU KİRLİ SİYASETE AYAK UYDURMAK ZORUNDA DEĞİLİZ !!!

Uzun zamandır süre gelen bir inzivadan huzursuzca uyanmış gibiyim. Gecenin bir yarısı, yalnız ve üşümekteyim. İki sokak ötemde bombalar patlıyor, çatışmalar çıkıyor, bir yan sokağımda insanlar şölenler yapıyor gibi. Yine yanı başımda bir evde açlıktan ölenlerin haberi konuşulurken sokakta, yanı başımızdan geçen son model bürokrat arabalarının tozunu yutuyorum. Öylesine gürültülü bir sessizlikti bu.

Olması gerekmiyorken ama maalesef her zaman olduğu gibi, seçim süreçleri yaklaştıkça ya karşı görüşlüyü karalama politikası devreye giriyor ya savaş siyaseti ya da her ikisi birden, Türkiye’de son dönemlerde sık sık olduğu gibi. Bir kişi de demiyor ki; bu ülkeyi, bu halkları, bu ekonomiyi nasıl refaha erdiririz. Diyen olunca da ondan âlâ vatan haini yok değil mi? Çünkü ‘’Toprak bütünlüğü, ülkenin bekası tehlikede’’ değil mi? Sahi gerçekten tehlikede mi? Tehlikedeyse de neden tehlikede? Bunu hiç soruyor muyuz? Yoksa soran ve sorgulayan da mı terörist? Güleyim bar 🙂

Bana kalırsa tehlikede olan toprak bütünlüğü değil, halkların, insanların bütünlüğü, birliği. Sırf siyasi rant için öylesine kutuplaştık ki, senin için benden âlâ terörist, benim için senden âlâ terörist yok.

Aynı sofrada yemek yiyen insanlar bile ufak bir siyasi sohbette bir anda sen PKK’lisin ülkeyi bölüyorsun, sen FETÖ’cüsün darbecisin, sen siyasal İslamcısın IŞİD zihniyetli şeriatçısın, sen osun busun diye kavgaya tutuşabiliyor. Herkesin gözünde karşısındaki hain. Kimse de sormuyor mu ‘’Ulan kim o zaman bu memleketin insanı’’ diye.

AKP genel başkanı ve iç işleri bakanı ‘’Terörizm’’ kavramının içini o kadar boşalttı ki, avukatından gazetecisine, millet vekilinden belediye başkanına, evine ekmek götüremediği için isyan eden işçisinden ağaç katliamına dur diyen ekoloji aktivistlerine… Yani onlarla aynı fikre sahip olmayan herkese terörist diye diye ülkeyi bu çıkmaza soktu.

Bu kutuplaşmaların etkileri azalmaya başlar gibi olunca da ne mi oldu? Elbette savaş politikaları ile bu körüklendi.

Taksim’de herkesi şoke eden bir patlama meydana geldi. Onlarca insanın evine ateş düştü. Masum insanlar bu kirli katliama kurban gitti. Bu yaşanılanlara, bizim ülkemizin bir gerçeği olarak alışılmış olmak o kadar yıpratıcı ve ürkütücü ki anlatamam. Pekâlâ bu olayın ardından ne oldu?

Olayın failinin ÖSO ile bağlantısı göz ardı edilerek oklar Kobane’ye çevrildi. Çünkü odaklanılan nokta, yaşanan olayın ayrıntıları değil, ufak bir sebep bulup Rojava’da yaşayan Kürt halkına saldırmaktı. Çünkü odaklanılan nokta; saldırıda ölenlerin ailesi henüz acısını yaşıyorken, o acıyı siyasette kullanmaktı. Çünkü odaklanılan nokta; Rojava’da Kürt halkına bombalar yağdırıp, tüm bir bölge halkını terörist ilan edip, bunu siyasete yem etmekti ve bu şekilde az evvel de bahsettiğimiz gibi o kutuplaşmayı kat be kat büyütmekti.

Bunu yaparak savaş havasında bir seçim süreci başlatmak; insanları fikir alışverişi yapamayan, birbirine düşman gözüyle bakan bir noktaya getirir. Ayrıca yine Rojava’ya önümüzdeki günlerde başlatılması planlanan kara harekâtı Kürt halkına ölüm tehdidi ile, Türk halkına ise şehit kanı üzerinden siyaset yapmak maksadı içerdiği düşüncesinden alıkoyamıyorum kendimi. Çünkü bu iktidar, kendi otoritesini sarsmamak için vatandaşını ve memleketi düşünmeden birçok zulme açık bir yapıya sahip olduğunu her alanda belli etmektedir.

Unutmamalıyız ki biz bu kirli siyasete ayak uydurmak zorunda değiliz. Anadolu ve Mezopotamya halkları kendi içinde savaşarak değil, birlik içinde olduğu zaman güçlü olacaktır. Barış ve insanca yaşamak herkesin hakkıdır. Barışı savunanların bile terörist ilan edilip tutuklandığı bu ülkede, siyasi iktidar asla kalıcı değildir. Ve unutmamalıyız ki halklar ve barışı savunanlar asla yalnız değildir.

Ahmed Arif’in de dediği gibi;

   Bir ufka vardık ki artık

   Yalnız değiliz sevgilim.

   Gerçi gece uzun,

   Gece karanlık

   Ama bütün korkulardan uzak.

   Bir sevdadır böylesine yaşamak,

   Tek başına

   Ölüme bir soluk kala,

   Tek başına

   Zindanda yatarken bile,

   Asla yalnız kalmamak.

Selam olsun halkların barışı için tek başına, zindanda yatarken bile asla yalnız kalmayanlara…

Son olarak; bu seçimde olası değişiklikle gelecek olan iktidara da dip not olarak eklemekten alıkoyamıyorum kendimi. ‘’Kendilerini kurtarıcı bir güç olarak görerek halktan üstün görmeyi akıllarının ucundan bile geçirmesinler. Çünkü unutmasınlar ki onları da halk getirecektir, getirdiği gibi yargılamayı da bilir…

Total Page Visits: 1846 - Today Page Visits: 2

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir