Gökçeada’da şiir dinletisi
12 yıldır Temmuz ve Ağustos ayında Yukarı Kaleköy’deki koca çınarın altında Ali Ardahanlı ve arkadaşları bir şiir gecesi etkinliği hazırlıyor. Dün (28.07) iki saat boyunca gitar eşliğinde şiirler aracılığıyla melodiler, tekerlemeler aracılığıyla duygu alışverişinde bulunduk.
Εδω και 12 χρόνια τον Ιούλιο κ τον Αύγουστο, κάτω απο το μεγάλο Πλάτανο στην Αγιά Μαρίνα Κάστρο, ο Ali Ardahanlı και οι φίλοι του μας προσκαλούν για σε μια βραδιά ποίησης. Έτσι και έγινε και φέτος (28/7) και για δυο ώρες βρεθήκαμε να ανταλλάζουμε ποίηματα, ρήμες και συναισθήματα, συνοδευόμενα απο μουσική μιας κιθάρας.
For the past 12 years every July and August Ali Ardahanlı and his friends invite us under the big plane tree in Kaleköy for a poetry night. Yesterday (28.07) for two hours we exchanged melodies, rhymes and emotions through poems accompanied by a guitar.
Açık mikrofondan herkes bir şiir okuyabilir, duygu ve düşüncelerini ifade ederek içlerindeki arınmayı bulabilir ve bizimle paylaşabilirdi. Ali Ardahanlı dediği gibi; “Şiir yazmak zor, okumak ta zor ama dinlemek en zoru!!”
Οποιος ήθελε μπορούσε να απαγγείλει το ποίημα που εκφράζει τα συναισθήματά του και τον εαυτό του ώστε να βρει την εσωτερική του κάθαρση και να τη μοιραστεί με το κοινό. Ο Ali Ardahanlı είπε: το να γράφεις ένα ποίημα είναι δύσκολο, να το διαβάσεις είναι δύσκολο αλλά να το ακούσεις όμως είναι το πιο δύσκολο! !
Every one could read a poem and express their feelings and their thoughs to find their inner catharsis and share it with us.Az Ali Ardahanlı him self said: to write a poem is dificult, read it is hard but listen to it is the hardest!!
Ahmet Muhip Diranas’ın ‘Fahriye Abla’sından Yüksel Pazarkaya’nın şiirlerine gece ağırlaşmadı. Ceren Özdemir hakkında bir şiir ve hikayesinin hatırası duyulduğunda bile gece ağırlaşmadı. Gecenin yarısında tesadüfen etkinliğe katılan şair Ahmet Göçer, etkinlikte adanın zor zamanları hakkında yazdığı bir şiiri bizlerle paylaştığında bile gece ağırlaşmadı. Sıcaktı, ama ortam o kadar güzeldi ki Zeytinliköy den Kemal Yazgan, Adanalı Şair Karacaoğlan’ı hatırlatan ‘güzel ne güzel olmuşsun’ türküsünü bağlama eşliğinde söyledi.
Από την ‘Fahriye Abla’ του Ahmet Muhip Diranas, ως τα ποιήματα του Yüksel Pazarkaya η βραδιά δε βάρυνε. Δε βάρυνε ούτε οταν απήγγειλαν ενα ποίημα αφιερωμένο στην Ceren Özdemir, ούτε όταν θυμηθήκαμε τη σύντομη ζωή της. Δεν βάρυνε ούτε οταν ο Ahmet Göçer μοιράστηκε μαζί μας ενα ποίημα που μόλις είχε γράψει για την Ίμβρο στα δύσκολα χρόνια. Έκανε ζέστη, όμως η ατμόσφαιρα δρόσισε με τον ταμπουρά του Kemal Yazgan απο τους Αγ Θεοδώρους που μας θύμησε τα λόγια του ποιητή του μεσαίωνα Karacaoğlan με το τραγούδι ‘güzel ne güzel olmuşsun’.
From Ahmet Muhip Diranas’ ‘Fahriye Abla’ to Yüksel Pazarkaya’s poems the night did not turn heavy. Neither when a beautiful poem about Ceren Özdemir and the remembrance of her story was heard. In the middle of the night poet Ahmet Göçer joined by accident the event and shared with us a poem that wrote on that day inspired by the island. He was very kind to share his poem with us and we share it with you. Kemal Yazgan from Zeytinliköy played with his Bağlama the beautiful ‘guzel ne guzel olmussun’ reminding us the poet from Adana Karacaoğlan.
Ağustos aynında bir daha şiir dinletisi etkinliği hazırlanacak ve yineden koca çınarın altında güzel melodiler ile karşılaşacağız.
Τον Αυγουστο θα ξαναβρεθούμε κάτω απο τον Πλάτανο, να μοιραστούμε τα συναισθήματα και τα ποιήματά μας.
In August there will be one more poetry night and we will meet again under the plane tree to share emotions and poems.
Bitmeden önce Ahmet Göçer şiirini bizimle paylaşma nezaketini gösterdi ve biz de sizinle paylaşmak istiyoruz.
Seninle ağlıyorum
Eleni Doğduğun topraklardan sürdükleri günkü gibi
Kokun salınıyor adanın rüzgarında
Dar sokaklarda sesinin nameleri
Arnavut kaldırımlarında saçlarının izi
Biliyorum bu bahçede yazdığını ilk şiiri
Şu arka bahçede utanarak öptüğünü sevdiğini
İlk burada yumrukladığını göğsünü
Kanattığını saç kesiği ellerini
Seninle ağlıyorum Eleni
Tanıyorum valizlere sığmamış kederini
Nasıldır biliyorum
Terk etmek doğduğun yeri
Seninle ağlıyorum Eleni
Savaşı biz başlatmadık ki
Ama en çok biz öldük
Biz sürüldük Eleni
Doldurdu bedenlerimiz
Kazdığımız siperleri
Seninle ağlıyorum Eleni
Bu topraklar aşina sürgünlere talana
Ta Sivas’tan düşüyor gözyaşım bu adaya
Dersimden düşüyor gözyaşım
Her dilden ağlıyorum Eleni
Aynı yara kanatan beni
Seninle ağlıyorum Eleni
Dört yanım deniz
Dört yanım mavi
Dört yanım susyaşı
Oturmuşum İmroz da bir incir gölgesine
Burada Rumca masallar
Esiyor yıllardan mitlerin acıları
Aşklarda vardı belki
Ama kalmış sürgünlerin ahı
Bir keman şimdi yüreğimi kanatan
Nefesleri saklamış sokaklarda
Seninle ağlıyorum Eleni
Mustafa’nın Kayfesinden bakıyorum adaya
Tepemde cırcır böceklerinden bir senfoni
Bilmiyorum aslını ama Firuze çalıyor Yunanca
Burada bırakacağım özlem taşan heybemi
Seninle ağlıyorum Eleni
Yalnızlığı mintanımda taşımışsam adaya
Yıkanmalı ruhum gün batarken Poseidon’da
Birkaç duble rakıda
Ahh Eleni
Sürgün yoldaşlar getirdim sana
Başka dilde ağıtlar
Kirpiğimde bulutlarla
Susarak taşıyorum her birini
Seninle ağlıyorum Eleni
Öyle alışığım ki ağıtlara
Birlikte yazmalıyız bu şiiri
AHMET GÖÇER (Gökçeada)