NEYİN İNŞASI BU..?
Bir baba ya da bir öğretmen olsaydım eğer, çocuklarıma ilk cümlem “İnsan eksik bir varlıktır, yavrum.” olurdu. “İnsan, tamamlanmamış ve tamamlanamayacak olan.” diye devam ederdim. İşte bundandır insan varoluşu, taa en başından bir güç istenci içindedir. İnsanlık tarihine bir baktığımızda hemen farkına varırız bunun. Ve o zamandan bu zamana her şey değişmiş yalnızca insanın güç istenci değişmemiştir. Hemen aklıma William Golding in, “Sineklerin Tanrısı” adlı kitabı geldi. Bu kitabı okuyanlar hemen hatırlayacaktır. Issız bir adaya düşen, yaşları altı ile on iki yaş arasında olan çocuklar arasındaki yaşam mücadelesini konu alır. Adada yaşları altı ile on iki arasında olan bu çocukların yaşam mücadelesi bir süre sonra liderlik mücadelesine döner. Ve insanın çocuk da olsa içindeki “güç istenci”nden kendi akranlarına karşı ne kadar acımasız oluşunu gözler önüne serer. Güç, öyle bir şeydir ki onu herkes ama herkes elinde bulundurmak istemiştir. Bunu ben söylemiyorum, tarih söylüyor. Taht kavgalarından kardeş katline, dünyayı ele geçirmek isteyen küresel efendilerden çok basit bir köyün ya da mahallenin muhtarlık seçimlerinde bile bunu çarpıcı şekilde görebiliriz.
Neden buradan başladım.. ? Çünkü asıl anlatmak istediğim şey için bir yerden başlamam gerekiyordu ve ben de konunun kökeninden başlamak istedim. Belki de yanlışlarımızın en başında bu geliyor. Bir olayı ele alırken kökenine inememekten bahsediyorum. Olayların her zaman sonuçlarından bakıyoruz. Olayların kökenine inmek kimsenin aklına gelmiyor. İşte tam da burada ve de şimdi yani olayın kökenine inmekten bahsetmişken yazının başlığına dönmek istiyorum. Ne diyor başlık .. “inşa” peki, “neyin inşası bu.. ?” İnsanın yeniden inşası.
Biz içinde yaşadığımız şu dünyayı keşfedememişken gidip uzayı keşfettik. Yine aynı biz, insanı keşfedememişken gidip yapay zekalarla yarı robot, yarı insan dediğimiz makineler icat ettik. Bizler bilinçli makinelere giden yoldan önce, bilinçli insanlara giden yolu neden bulamadık? Bunları söylerken yine aklıma bir kitap geldi. Rainer Maria Rilke’nin “Genç Bir Şaire Mektuplar” kitabı. O kitapta, ilk mektupta şöyle seslenir Rilke.. Siz dışa bakıyorsunuz ve işte asıl bunu yapmamalısınız. Size hiç kimse öğüt vermez, hiç kimse de bir yardımda bulunamaz. Yalnız bir tek yol vardır: İçinize dönün.
Evet, ne diyordum..? İnsanın yeniden inşası. Neden söylüyorum bunu? Şundan.. Biz her yıkımdan, her depremden sonra doğayı tanımayan bilmeyen biz her defasında çıkıp aynı şeyi söylüyoruz. Şimdiye kadar kimseden ne duydum, ne de işittim bir depremden sonra. Biri de çıkıp desin ki..”Biz insanı yeniden inşa edeceğiz..”