RAMAZANDA TUTULAN ORUÇ HAKKINDA BİLGİ
*Bilindiği gibi Milletleri meydana getiren Temel unsurlardan birisi Ortak Kültürel değerler dediğimiz Maddi ve Manevi değerlerdir.
*Türkiye Cumhuriyeti ve İslam topluluklarının Kutladıkları dini Bayramları vardır. Bunlardan biri olan Ramazan Bayramıdır.
*Bu değerler Toplumun Sosyal dokusunu meydana getirirler. Her ne İnançta olursa olsun Canı gönülden Allah’a ibadet eden Tüm insanlara Saygımız sonsuzdur. Aynı saygıyı bizde bekliyoruz.
“RAMAZAN ORUCUNA” daima mesafeli yaklaşan İkrarlı ve İkrarsız Can-lar tarafından Ramazan ayında en fazla tercihen “3 gün Oruç” tutan Bektaşi/Aleviler “Ramazan Bayramı” adıyla kutlanan Bayrama mesafeli durmuşlardır. Ancak hiçbir zaman bu bayram reddedilmemiştir.
*Çünkü gerçekte Ramazan Orucu ile Ramazan Bayramı denilen Bayram arasında doğrudan bir ilgi yoktur. Daha net söylersek Ramazan Orucu başka bir konu, Ramazan Bayramı başka bir konudur.
*Orucunu tutmadığımız Ramazan’ın bayramını neden kutluyorsunuz? *Şeklinde bir soru gelebilir aklınıza.
*İslam’da “Ramazan Bayramı” diye bir Bayram bulunmamaktadır. *Ramazan Bayramı olabilmesi için Ramazan Ayında kutlanması gerekir. *Öyle ki Kronalijik bağlamda Adını herhangi bir zaman diliminden alan bir olay, adı ile adının işaret ettiği zaman diliminde kutlanmalıdır ki, Bayram olabilsin.
*Oysa bu Bayram, Ramazan Ayında değil “ŞEVVAL” ayının 1-2-3ncü günleri bu bayramın süresini teşkil etmektedir.
RAMAZAN; Yanmak demektir. Kendi Aslını aramakta ki Manevi yolculuktur. Allah aşkıyla Yaşamanın adıdır.
*Ülkemizde “Ramazan Bayramı” adı verilen bayramın gerçek adı “FITIR BAYRAMI”dır.
*Arapça özgünlüğünle söylersek “IYD’UL- FITR” ifadesi, Söze konu bayramın Asıl adını teşkil etmektedir. Sünni ve Şii/Caferi İslam anlayışında Ramazan orucunun bitiminde, kutlanması olarak algılanan, Ramazan bayramının Arapça adından yola çıkarsak, Bu bayramın Oruçla doğrudan bir ilgisinin olmadığını görebiliriz.
“IYD” sözcüğü Arapça’da Bayram anlamına gelmektedir. Bu konuda herhangi bir analize gerek yoktur. *Meselenin temel noktasını “FITR” sözü teşkil etmektedir. Yardımlaşma, Dayanışma, Yeme, İçme vb. anlamlara gelen bu sözcük, “FITR SADAKASI” denilen sadakanın Ad olarak kaynağını oluşturmaktadır. *Sünni inancına göre Ramazan ayında gücü yetmediği için tutamadığı Oruç için kişinin yoksullara vermesi gereken “FİTRE” karşılığıdır. *Yoksullara yardım etmek ve Toplumsal dayanışmayı güçlendirmek amacına yönelik böylesi bir bayramı sadece Ramazan orucuyla irtibatlandırıp Ramazan’da Oruç tutmuyorlar diye Bektaşileri/Alevileri bu bayramdan uzak tutmaya çalışmak, İsabetli bir davranış olarak görülemez.
*Bektaşi/Alevi inancında Yardımlaşma ve Dayanışmaya büyük önem verilir Sünni- Alevi, Dinli, Dinsiz demeden Bütün halkın birliğini savunan bir kitle olarak “RAMAZAN BAYRAMI” adı verilen fakat Gerçekte “FITIR BAYRAMI” olan Bu bayrama katılmayı ve coşkuyla kutlamayı Ulus olmanın da bir gereği olarak da görmektedirler.
Sünni ve Şii Müslümanlar Ramazan ayında Oruç tutar. *Bektaşiler/Alevilerin Orucu Muharrem Yas’ı ve Hızır Orucudur. *Alevi-Bektaşi kesimi Ramazan da bu orucu tutmaz. Tutan kesimlere de Saygı gösterir.
ORUÇ: Nefsi ıslah etmektir. İradenin imtihanıdır. Kiminle? Kendi kendinle, Hiçbir şeyle uslanmayan Nefsin, Oruç ile ıslahıdır.
Oruç, Allah ile Kul arasındadır. Tamamen kendi rızalığı ve kendi iradesi altındadır.
*Oruç, Yalnız Aç kalmak değil, Aynı zamanda açı arayıp onu Doyurmanın adıdır.
*Dili ile gönül kırıyorsa, Eli ile yanlış yapıyorsa, Ayağı ile yanlışa gidiyorsa Günlerce aç kalsa da amaca ulaşamaz.
*Alevi/Bektaşiler İkrar aldıkları günden itibaren Hayatı sonuna kadar Oruçludur. *Çünkü Allah’ın, Pirin ve orada bulunan Canların huzurunda hayatı boyunca Pirimiz Hünkar Hace Bektaş Veli’nin bizlere Emanet bıraktığı “EDEB” Desturu ile yaşayacağına dair Yemin ederler ve Bu sözlerini Hayatlarının sonuna kadar sürdürürler. Onun için İkrarlı Canlar sözlerinde durdukları sürece Oruçludur.
*Bektaşi/Alevi inancında ve Kuran’da 29 günlük Ramazan Orucu yoktur. Kuranı Kerim’in Bakara Suresi 183ncü Ayeti’ne göre; “Ey inananlar, Oruç; Sizden öncekilerinin üzerine yazıldığı gibi. Sizin de üzerinize yazıldı (Farz kılındı.) Umulur ki böylece kötülüklerden sakınmış olursunuz. Allah’a yö-nelenlerden olursunuz. ”
*Ayeti kelime; İslam’da Oruç ibadeti olduğunu söylüyor.
*Ayette Hazreti Muhammed’den önceki Ümmete biz oruç diye bir ibadet Farz kıldık. Ey Muhammed senin ümmetine de aynı Orucu farz kıldık diyor. *Bakara Suresi 184ncü Ayette; Orucun süresi için “Eyyamen Maduat” yani Sayılı bir kaç gün demektir. Arap dilinde bu “En az 3 gün, en fazla 5 gün” olarak karşımıza çıkmaktadır.
*Peki Ramazan Orucu hangi dilimler de tutulmalıdır? Bu sorunun yanıtı; *Bakara Suresi 185nci Ayette açıklanmıştır. “Fe men şehide minkum eş şehr afelyes umhu” Türkçesi; “Sizden kim Dolunayı görürse onda Oruç tutsun.”
*Ramazan ayı Takvim ayı mı, yoksa gökteki bildiğimiz Cisim Ayı mı? *Din bilimcileri arasında itilaf vardır. Bizim için gökteki Cisim; yani “Ay”dır. Hatta gökteki Ay’ın hallerinden birisi “Dolunaydır.” *Takvim ayında olsaydı Ayetin devamındaki; “Her kim ki gördü sizden Şehri Ay’ı” söz böyle olmazdı; yani Takvim ayı görülmez. Zihnimizde oluşturduğumuz Bir zaman dilimidir. Ayette ifade edilen Dolunaydır. *Çünkü Ayette, Her kim ki Dolunayı görürse onda Oruç tutsun diyor.
Ayetin devamında ise; “O Ramazan şehri öyle bir şehirdir ki; biz onda insanlara yol gösterici Kuranı indirdik. Hak ila Batılı ayırt edecek, Hidayete ulaştıracak olan Kuran’ı indirdik. *Ramazan ayının Dolunayında biz Kuran’ın indiğine inanıyoruz. Ramazan ayını oruçlu geçirecek diye bir Ayet (Söz) yoktur. *Ramazan ayının Dolunayında (O da takribi 3 gün sürer) 3 gün isteyen “Şükür Orucu” tutar. *Bu oruç Ramazan orucu değil; Kuranı Kerimin indirildiğine hürmet, Saygı, Şükür maksadıyla tutulan bir Oruçtur.
*Aleviler/Bektaşiler öteden beri İslam’daki Temel Oruç ibadetinin Yas’ı Muharrem ve Hızır orucu olduğunu Savunmuşlardır. *Ramazanda tutulan Orucun ise İstisnai ve Farz-ı Kifaye hükmünde olduğunu ayrıca Ramazan orucunun Bir ay süreyle değil, Birkaç gün süreyle tutulan Bir oruç olduğunu Müdafaa etmişlerdir. *İbadetlerde asıl olan şekil ve zaman değil, İbadetin taşıdığı öz ve ibadetle ulaşılmak istenilen amaçtır *Oruçtaki Öz ve Amaç Nefis terbiyesi ve İrade eğitimidir. Öyleyse bunun illa belli bir zamanda hasredilmesi isabetli değildir. Nefis terbiyesi ve irade eğitimi sadece Ramazan ayında yapılır diyemeyiz. Ramazan ayında yapılacağı gibi başka bir zaman diliminde de yapılabilir.
Nitekim Oruç ile ilgili Ayette; “Zaruri durumlara da Oruç’un başka bir za-man diliminde tutulabileceği bildirilmektedir. ”
*Buradan da anlaşılacağı üzerine İslam dini, Oruç ibadetini İçtihadi olarak Muharrem ayında İfa etmek, Dinen Meşru ve Caizdir. *Bu da Muharrem ayında Yas tutan bir Müminin Ramazan Orucu böylelikle kalkmaktadır.
*Alevi/Bektaşilerin Muharrem’de 10-12 gün YAS tutmaları İslami gereklilik açısından son derece isabetlidir.
*Hz. Muhammed’imiz; “Muharrem ayında Bir gün YAS tutmak, Bir ay oruç tutmaya Bedeldir” buyuruyorlar. Saygılarımla.