RANTIN ÖTEKİ ADI EKOTURİZM!…
Ülkemizde görülen, hızla artan kırsal göç ve eko turizmin kötüye kullanılması nedeniyle doğa katliamı endişesi düşüncesi hakimiyet kazanmaktadır.
Son zamanlarda birçok kıyı alanında olduğu gibi Kuzey Ege kıyılarında ve adalarında başlayan ve ”Eko Turizm” adı altında yürütülen projeler Kuzey Ege ve adalarda yaşayan yerel halkı ve sivil toplum örgütlerini tedirgin ediyor. Uygulamaların 1/100.000 ölçekli çevre planlarında tanımlanmış eko turizmilkeleri ile çeliştiği görülmektedir. Rant beklentileri öne çıkmaktadır.
Bir yılı aşkın süredir ülkemizde ve dünyamızda yaşanan Covid-19 salgınının metropollerdeki yaşam biçimlerini riskli duruma sokması da kentlerden kırsal alana tersine göç hareketine hız vermiştir.
Gökçeada’mıza yönelik arazi rantı baskısı hem kamu yönetimini hem de siyasi iktidar mekanizmalarını, korunması gereken yerleri yaygın olarak yapılaşmaya açmaya zorluyor. Açılmaya çalışılan yapılaşma türüne ise hiç hak etmediği halde ”Eko Turizm” sıfatı yakıştırılmaya çalışılıyor. Yaşananları ise doğa katliamı ve köylüleri mülksüzleştirme olarak okuyabiliriz.
Türkiye de şu an turizm, tarım ve imar mevzuatında eko turizmin tanımı yapılmamıştır. Turizm mevzuatında ”kırsal turizm tesisleri” tarif edilmektedir.
Uluslararası Doğa Koruma Birliğinin tanımına göre eko turizm, doğayı ve kültürel kaynakları anlayarak korumayı destekleyen, düşük ziyaretçi etkisi olan ve yerel halka sosyo-ekonomik fayda sağlayan, bozulmamış doğal alanlara çevresel açıdan sorumlu seyahat ve ziyaret olarak tanımlanıyor.
Türkiye’de ve adalarımızda eko turizm yapacağız diyerek meydana gelecek olumsuzluklara ve risklere karşı bilinçli olalım.
Esen kalın…