GüncelYazarlar

Toprakların değer üretimine seferberliği ve çevre meselesi

Sermaye kendi başına bir amaç olarak insanları mülksüzleştirmek üzere yola çıkmaz;

Mülksüzleştirme amaca götüren bir adımdır. Başta toprak olmak üzere ekonomik varlıkların ortak mülkiyetten, kamu mülkiyetinden ya da kapitalist olmayan kullanımlardan çıkarıp sermayenin unsurlarına, yani artık değer üretimine seferber edilmiş üretim araçlarına dönüştürülmesi.  Ve Neoliberalizm, bu sebeple dünya genelinde proleterleşmeyi(işçileşme)ileri taşıma sürecinde küçük üreticileri mülksüzleştiren sonsuz sayıda Toplumsal Süreci olağan üstü derinleştirmiştir.

Tporak hırsızlıkları (Maden-Bio kimya faaliyet amaçlı toprak kiralamaları)

Sinai Gelişimine dönük büyük barajlar ve toprak çiftlikleri.

İklim değişimi nedeniyle tarımsal üretim yapılamama nedeniyle GÖÇLER.

Su kaynaklarının tekelleştirilmesi(özelleştirme) vasıtasıyla büyük arazilere el konulması.

Tarım üreticilerini mülksüzleştirerek kullanım arazilerinin özelleştirilmesi ve devletin doğal afetler istismarı dahil-neoliberal reformlar.

İç savaş ve silahlı çatışmalar nedeniyle insanları toprağından etmenin bir aracı olarak kullanılması.

 Bu ve benzeri yöntemlerle mülksüzleştirilen çok sayıdaki insan yasal olarak parçası oldukları ulus devletler içerisinde iç göçmenler olarak yeniden ihtiyaçlara göre yerleştirilirler.

Artık iç ve küresel göçlerin muazzam rakamlara ulaştığını biliyoruz, şöyle söyleyelim iç ve küresel göç rakamı 3 milyar civarında olduğu, bu göçmenler güvencesiz olduğu gibi küresel iş gücünün yeni güvencesiz, mülksüz bir yedek iş gücü ordusudur.

Ülkemizde 1980 yıllarla birlikte hızla bir topraksızlaştırma ve göç politikaları uygulamaya konmuş, bu politikalarla barajlar yapılmış kamulaştırmalar adı altında toplanan araziler büyük sermaye çevrelerine bu Faaliyetler kuralsız kaidesiz ve bazen devletin zor gücüyle de yaşama geçirilmiştir. Özetle tüm bunları yazarken ulusal ve uluslararası büyük sermaye temsilcilerinin toprakların üstünde ve altında ki ticari(Meta) faaliyetleri sadece çevre meselesi olarak ele alınamayacağı, Bu meselenin 1970 lerden beri küresel baz da geliştirilen ve uygulamaya sokulan yeni liberal (Neoliberal) politikalara iyi bakmak ve doğru okumak gerekmektedir. Tüm bu faaliyetler çevre düşmanlığı ya da bir kısım kapitalistin aç gözlülüğünden kaynaklı olmayıp, kapitalizmin yeniden örgütlenmesinin çok hayati sınıfsal politikalarıdır.

Bu günlerde Akbelen ormanlarını korumaya çalışıyoruz, oradaki köylü yurttaşlarımız olayın sezisel olarak farkında bu işin ormanla bitmeyeceğini, bu işin yüzyıllardır yaşadıkları topraklardan sökülüp atılacaklarının farkındalar. Akbelen ormanlarını kurtaramazsak bölge halkını, tarihini ve geleceğini de kurtaramayız. Mesele çevre ve doğa meselesinden önce sınıfsal meseledir.

Ulusal ve küresel sermaye çevrelerinin bu saldırılarına karşı sınıfsal bir mücadele hattı oluşturamaz isek sıra hangi bölgenin hangi tarım arazilerinde diye beklemek durumunda kalabiliriz.Bu memleket bizim.Belki de seferberlik zamanı!

Total Page Visits: 412 - Today Page Visits: 1

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

%d blogcu bunu beğendi: