GüncelYazarlar

YESEVİ FELSEFESİ VE BEKTAŞİLİK-4

2. İzzettin Keykavus’un ölümü üzerine Çepniler Sarı Saltuk Baba önderliğinde Dobruca’ya döndüler. Sarı Saltuk baba ismini kendinden aldığı Babadağ şehrini kurarak vefatına kadar onlara önderlik yaptı. Onların hem manevi hem de maddi lideri oldu. Dini, siyasi ve askeri tüm alanlarda liderlik yaptı.

Bununla kalmayıp çevre ile münasebetlerinde sözcülüklerini yaparken Ahmet Yesevi anlayışı ile hareket ederek bölgenin Türkleşmesini ve İslamlaşmasını başlattı. Taşıdığı sevgi, hoşgörü ve insan severlik anlayışı ile çevre bölge ve topluluklar için çekim merkezi haline geldi.

SARI Saltuk Baba sultanlar, devletler ve toplumlararası ilişkilerin oldukça girift hal aldığı, toplumların oradan oraya savrulduğu bir dönemde her sosyal, siyasi ve dini hadiseyi şaşmaz bir terazide tartıp ayarlarcasına yüzyıllar ötesine taşıyacak örnek bir karaktere büründürme hünerini göstermiş ender bir şahsiyet olmuştur.

Ahmet Yesevi’den ve Hacı Bektaş Veli’den almış olduğu ışık ile Balkanlara gelirken yüklendiği özel misyonun, alçak gönüllü derviş görünüş ve davranışlarının neticesinde ortaya attığı tohumlar sürekli yeşerdi. Günümüze kadar gelen bir tarihin yazılmasına vesile oldu.

Asıl ismi Şerif Hızır veya Muhammed Buhari’dir. Battal Gazi’nin soyundan gelmektedir. Hakkındaki en önemli kaynakların (Saltukname, Evliya Çelebi Seyahatnamesi vb.) yanı sıra diğer yazılı kaynaklardaki veriler ile sözlü anlatımlar neticesinde karşımıza mükemmel bir insan çıkmaktadır.

Yaşanan günün şartlarında 12.000 çadırdan oluşan kitleyi siyasi ve sosyal çalkantılar arasında diyardan diyara göç ettirmek ve ihtiyaçlarını karşılayarak yurt edinmelerini sağlamak hiçte kolay değildir.

Konar-Göçer aşiretlerin hayatları yaylak ve kışlak arasında şekillenmişken; Bulgar, Romen, Yunan, Alman ve Osmanlı arşivlerini inceleyen Türkologlar, Sarı Saltuk Baba’nın 2 önemli şehrin kuruluşunu gerçekleştirerek yerleşik yaşama geçiş için gayret sarf ettiğine dikkat çekmişlerdir.

Sarı Saltuk Baba’nın kurduğu şehirlerden biri Saltukname’de Tuna Baba olarak geçen Babadağ’dır. Diğer şehir ise Dest-i Kıpçak’a yerleştiklerinde kendilerine verilen Soğdak civarındaki Ezantamariye’dir.

Bugün Babaeski adıyla bilinen, eski isimleri Baba Atik ya da Eski Baba olan şehrin kurucusunun Sarı Saltuk Baba olduğu tüm Türkologlar (Bulgar, Yunan, Makedon, Sırpi Leh ve Alman) tarafından kabul edilmiştir.

Balkanlarda bilinen ve velayetnamesi bulunan Sarı Saltuk Baba, Kızıldeli Sultan (Seyit Ali Sultan), Odman Baba, Akyazılı Sultan, Demir Baba gibi inanç önderlerinin isimlerine, zaviyelerine ve zaviye vakıflarının kayıtlarına Osmanlı tahrir defterlerinde rastlanmaktadır.

Bu şehirler kurulurken Türklerin tarih boyunca uyguladıkları önce merkezi ibadet ve eğitim yeri inşası daha sonra oluşacak mahalle ve giderek kalabalıklaşacak toplumun tüm ihtiyaçlarına cevap verecek şehirleşme modeli uygulanmıştır.

Bu modelde toplumun dini, siyasi, sosyal ve ekonomik tüm ihtiyaçlarını karşılanmasına yönelik bir iç mekanizma söz konusudur.

İnsanların ihtiyaçlarını karşılaması için zanaat erbabı oluşuyor, esnaflık şekilleniyor, alış veriş işlerinin yapılacağı Pazar yerleri kuruluyordu. Alış veriş genellikle hayvancılık yapanların ürettiği ürünler ile zanaatkarların ve tarım ürünlerinin değiş tokuş yapılması şeklinde oluyordu. Yaşanan ülkenin para birimi yanı sıra komşu ülkelerin para birimleri de devreye giriyordu. Bu durum aynı zamanda komşu yabancı topluluklar ile münasebetleri düzenliyordu.

Yesevi derviş geleneği bu noktada önemli bir rol icra etmeye başlıyor ve temsil edilen felsefenin yayılması ve kalplerin İslam’a ısındırılması sağlanıyordu.

Kendileri için “Bir lokma, bir hırka” diye tabir edilen basit hayat tarzını seçen tasavvufi akımlar, böyle yaşamakla beraber bulundukları yerlerde büyük bir ekonomik hareketliliğe ön ayak olmaktaydılar.

Bu sistem iş bölümü ve dayanışma esaslarına dayalı yapısıyla sosyal bir denge sisteminin de oluşmasını sağlıyordu.

Gücü yetenler emekleriyle geçimini temin ederken, toplumun muhtaç, hasta, sakat kesimleri için de yardım ve aşevleri devreye giriyordu. Bu yardımlarda Müslim, Gayrı Müslim ayrımı yapılmaması, yardım ve aşevlerinin herkese açık olması İslam’ın ve Türk devlet ve toplum sisteminin benimsenmesini sağlıyordu.

Devam edecek olan yazı dizimizin gelecek bölümünde görüşmek üzere sağ ve sağlıklı kalın

Total Page Visits: 514 - Today Page Visits: 1

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir