”Zamanın içinde neredeyiz?”
Zaman mıdır hayat içerisinde bizi var eden yoksa yaptıklarımız ve yapacaklarımız mıdır bizim biz olmamızı sağlayan? Geçen seneler sadece herhangi bir sayıdan ibaret.. Geriye dönüp baktığımızda geçen zamandan sadece yaptıklarımız kalırken hayata ve bize, ileriye dönük ise yalnızca yapmak istediklerimizle devam ediyoruz ve adına hayallerimiz, umutlarımız diyoruz.. 2020’yi geride bırakıyorken, zorlu geçen her anından ders alabilmiş olarak devam etmemiz gerekiyor. Yalnızca bu şekilde yeni gelen zamanların en iyi halini karşılayıp devam edebiliriz. İki mevzu var yaşam denen sahnede diyor Seneca; 1- Mutlu var olabilmek 2- Sahnedeki süreyi doğru kullanabilmek ve ekliyor: ‘ hepi topu üç perde; geçmiş, şimdi, gelecek… Şimdi kısa, gelecek şüpheli ve geçmiş ise kesin.’ Meşgale edindiğin iş aslında yaşamı biraz daha izlenebilir kılan. Sonra diyor ki: ‘ Birinin beyaz saçlarına bakıp, uzun yaşadığını düşünmenin alemi yok. O uzun yaşamadı, sadece uzun süre var oldu.’ Hayatlarımız devam ettiği sürece, sonrasında bir varlığımız olsun istiyorsak, adımız anılsın ve beraberinde unutulmayalım istiyorsak yaptıklarımızın önemi o kadar büyük ki.. Ufacık ya da kocaman bir eylem, ama yalnızca bir adımız kalacak geriye, kalmalı da.. Sabahattin Ali’nin de dediği gibi; ‘ İnsan dünyaya sadece yemek, içmek, koynuna birini alıp yatmak için gelmiş olamazdı. Daha büyük ve insanca bir sebep lazımdı.’ Ruhumuzun huzura ulaşacağı bir sebep, en basit haliyle bakarsak, yıllar sonra da ‘ne tatlı bir insandı Ayşe Teyze, ne kalender insandı Ahmet Amca..’ dedirtebilecek sebepler lazım her birimize..
Bir tebessüm gerek yüzlerimize mesela, göz göze gelmekten korkmadan ‘merhaba’ diyebilmek… Derdi olanın derdiyle dertlenmek, sokaktaki dilsiz canlara merhamet gösterebilmek gerek. Güvenmek gerek, birbirimize güvenebilmek.. Farklılıklarımızın bizim en büyük güzelliğimiz olduğunun farkına varabilmek gerek. Her birimiz farklı renklerde olsak da, çocukların her resminin en üstüne çizdiği mutluluk kuşağı, insanların kafasını göğe kaldırıp, yüzlerine tebessüm yerleşmesine sebep olan gökkuşağı olmak gerek. Aynı gökyüzünün altında, tüm dilsiz canlılarla, doğayla ve insanlar olarak birlikte yaşadığımızı unutmamak gerek.. Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın diyerek yaşattığımız yılanların bir sonraki hedefinin biz olacağını aklımızdan çıkarmamak gerek. Her yanlışın karşısında, eğilmeden bükülmeden dimdik durabilmek gerek. Kibre boğulmadan, kendimize nesin diye sorabilmek gerek.. Sözün özü insan olmak gerek, bir öğütücüden öte insan gibi insan olabilmek..
Sayılı günlerimiz kalmışken 2020 senesi içerisinde, yaşadığımız onlarca kötü an ve anıya rağmen, bir de dönüp her birimiz kendimize ve kendi eylemlerimize bakmalıyız.. Bir çok sıkıntı yaşadık muhakkak ama peki biz bu sene içerisinde neler yaptık, biz neler bırakıyoruz geriye?. Çok büyük şeyler değil inanın, hatta geçip giden günlerimizin içerisinde farkında bile olmadığımız çok ufak eylemler bunlar fakat kaçımız bir çocuğun yüzündeki tebessüm olmayı başarabildi, aramızda kimler sokaktaki bir dilsiz dostumuzun başını okşayıp bir lokma ekmek verdi, peki ya doğamız için kim bir iyilik yapmayı düşündü?… Evet, geçen bir sene bizden çok fazla şey aldı belki ve hayli zarar verdi çok noktada her birimize, fakat biz bu seneye neler verebildik, neler yapabildik daha iyi olması adına?
Sorgulamamız ve her birimizin başta kendi değerlendirmemizi yapmamız gereken onca konu var ki.. İşte gelmekte olan 2021 yılının iyi, güzel, huzurlu, sağlıklı ve istediğimiz ve dilediğimiz her şeyi bize getirmesini istiyorsak, bu çok basit fakat bir o kadar önemi büyük değerlendirmeyi yaparak yeni yıla başlamamız gerekiyor. Meselenin geçmekte olan ve ya gelen yeni senede değil, bizlerde başlayıp bizlerde son bulduğunun farkında olmamız gerekiyor.
Ve sen 2021.. Biz sana gereken emeği verdiğimiz takdirde; sağlıkla, huzurla, iyiye ve güzele dair herşeyle ve hoş gel.. Hepimizin gönlündeki herşeyin hayatına dahil olacağı bir yıl olması dileklerimle.. 🐞